Vadedilmiş Bir Sergi
Salt Ulus
22 Nisan – 21 Haziran 2014
Adını, Gülsün Karamustafa’nın Vaat Edilmiş Resimler (1998-2004) serisinden alan Vadedilmiş Bir Sergi, Karamustafa’nın iki farklı sanatsal varoluş biçiminin; yerel sanat izleyicisi düşünülerek yapılmış resimleri ile daha deneysel bir yönde ilerleyen sanat pratiğinin buluşma noktasının altını çizer. SALT Ulus için yeniden düzenlenen sergi, sanatçının 70’lerin sonundan günümüze dek üretmeye devam ettiği resim, kolaj, enstalasyon ve video işlerini içerir.
SALT Ulus’un giriş katında yer alan ve izleyiciyi karşılayan Abide ve Çocuk (2010) enstalasyonu, Karamustafa’nın Ankara’da geçen çocukluğuna gönderme niteliğindedir. Sanatçının babası tarafından Güven Park’ta çekilmiş çocukluk fotoğraflarının üzerine kurulmuş olan enstalasyon, Karamustafa’nın kariyeri boyunca başvurduğu çeşitli malzeme, yöntem ve yaklaşımlardan örnekler barındırır; kitsch ile olan yakın ilişkisi, arşivsel malzemeyi hikâye anlatımına dönüştürmedeki uzmanlığı, Cumhuriyet’in erken dönemine ait sosyal analizleri ile tarih, nostalji ve kişisel deneyimleri örgülemedeki ustalığı bu enstalasyonda birleşir.
Kişisel hatıranın toplumsal bellekle iç içe geçtiği bir diğer iş olan Hapishane Resimleri (1972-1978), Karamustafa’nın aktif politik geçmişine atıfta bulunur. 1971 darbesinden sonra tutuklanması üzerine yaptığı bu resimler Ankara’da ilk defa gösterilmektedir. Öte yandan, sanatçının Türkiye politik tarihine odaklanan işleri, her zaman kendi kişisel deneyimleriyle sınırlı değildir. Meydanın Belleği (2005) adlı iki kanallı videosu, Taksim Meydanı’nın şahit olduğu toplumsal olaylar ile bu meydana bakan orta hâlli bir evde yaşananlara odaklanır. SALT Ulus’un birinci katındaki Kuryeler (1991) enstalasyonu; Merdiven (2001), Muhacir (2003) ve Mükâfatsız Fedakârlıklar (2005) videolarıyla Karamustafa, azınlıklar ve sınırları muğlak kimliklerin tanıdık ama göz ardı edilmiş hikâyelerini anlatırken zorunlu yer değiştirmeler ve sınır geçmelerin kırılgan tarihlerini de görünür kılar.
Karamustafa’nın, kariyeri boyunca uğraştığı hareketlilik (göç, zorunlu göç, yerinden edilme, kaçma, yer değiştirme) fikri, sanatçının soluk tonlardaki dokunaklı işleriyle sınırlı kalmaz, Türkiye’deki insan ve imge göçünün oluşturduğu melez ve renkli gerçekliği de yansıtır. Kadifeyle örtülü bir kaidenin üstüne yerleştirilmiş, etrafı ucuz tülle kaplı ve ev tipi ampulle aydınlatılmış buluntu bir Venüs heykelinden oluşan Abide I (1987) enstalasyonu, kültürel uyarlamanın izlerini taşırken iç göçle farklılaşan görsel kültürün sembolik örneklerinden biri hâline gelir.
Bu gündelik ama anlam yüklü malzeme kullanımı, Karamustafa için, Türkiye’de özellikle kırsaldan kente göç olgusunun etkisiyle 70’lerde başlayıp 80’lerde süren yeni bir kültür oluşumunu eş zamanlı olarak yansıtan görsel bir pratiğe evrilmiştir. Dönemin yükselen hissiyatı arabesk, alışılagelmiş şehir manzaralarını değiştirirken, Karamustafa’nın resimlerine Yeşilçam’dan baygın bakışlı kadınlar ve erkekler, boncuklu süslemeler, pazen kumaşlardaki çiçek desenleri ve gecekondu odaları yansır; içli şarkı sözlerinden alıntı dizeler resimlerine ad verir. Sanatçının duvara asılı resimleri boyut kazanarak rakı bardağı ve plastik çiçek gibi objelerle bezenir; evlerin duvarlarını süsleyen, bağlamından koparılmış panter desenli, İsa’lı, Elvis Presley’li halılar yeni resimlerine dönüşür.
Karamustafa’nın göç, yerellik, kimlik, kültürel farklılık ve toplumsal cinsiyet gibi konuları tekrar tekrar farklı açılardan ve çeşitli mecralar üzerinden ele alması, 40 yılı aşkın sanatsal pratiğinin döngüsel özelliğine işaret eder. Vadedilmiş Bir Sergi‘nin yapısını, sanatçının pratiğindeki bu sarmal hareket oluşturur.
SALT Ulus’un giriş katında yer alan ve izleyiciyi karşılayan Abide ve Çocuk (2010) enstalasyonu, Karamustafa’nın Ankara’da geçen çocukluğuna gönderme niteliğindedir. Sanatçının babası tarafından Güven Park’ta çekilmiş çocukluk fotoğraflarının üzerine kurulmuş olan enstalasyon, Karamustafa’nın kariyeri boyunca başvurduğu çeşitli malzeme, yöntem ve yaklaşımlardan örnekler barındırır; kitsch ile olan yakın ilişkisi, arşivsel malzemeyi hikâye anlatımına dönüştürmedeki uzmanlığı, Cumhuriyet’in erken dönemine ait sosyal analizleri ile tarih, nostalji ve kişisel deneyimleri örgülemedeki ustalığı bu enstalasyonda birleşir.
Kişisel hatıranın toplumsal bellekle iç içe geçtiği bir diğer iş olan Hapishane Resimleri (1972-1978), Karamustafa’nın aktif politik geçmişine atıfta bulunur. 1971 darbesinden sonra tutuklanması üzerine yaptığı bu resimler Ankara’da ilk defa gösterilmektedir. Öte yandan, sanatçının Türkiye politik tarihine odaklanan işleri, her zaman kendi kişisel deneyimleriyle sınırlı değildir. Meydanın Belleği (2005) adlı iki kanallı videosu, Taksim Meydanı’nın şahit olduğu toplumsal olaylar ile bu meydana bakan orta hâlli bir evde yaşananlara odaklanır. SALT Ulus’un birinci katındaki Kuryeler (1991) enstalasyonu; Merdiven (2001), Muhacir (2003) ve Mükâfatsız Fedakârlıklar (2005) videolarıyla Karamustafa, azınlıklar ve sınırları muğlak kimliklerin tanıdık ama göz ardı edilmiş hikâyelerini anlatırken zorunlu yer değiştirmeler ve sınır geçmelerin kırılgan tarihlerini de görünür kılar.
Karamustafa’nın, kariyeri boyunca uğraştığı hareketlilik (göç, zorunlu göç, yerinden edilme, kaçma, yer değiştirme) fikri, sanatçının soluk tonlardaki dokunaklı işleriyle sınırlı kalmaz, Türkiye’deki insan ve imge göçünün oluşturduğu melez ve renkli gerçekliği de yansıtır. Kadifeyle örtülü bir kaidenin üstüne yerleştirilmiş, etrafı ucuz tülle kaplı ve ev tipi ampulle aydınlatılmış buluntu bir Venüs heykelinden oluşan Abide I (1987) enstalasyonu, kültürel uyarlamanın izlerini taşırken iç göçle farklılaşan görsel kültürün sembolik örneklerinden biri hâline gelir.
Bu gündelik ama anlam yüklü malzeme kullanımı, Karamustafa için, Türkiye’de özellikle kırsaldan kente göç olgusunun etkisiyle 70’lerde başlayıp 80’lerde süren yeni bir kültür oluşumunu eş zamanlı olarak yansıtan görsel bir pratiğe evrilmiştir. Dönemin yükselen hissiyatı arabesk, alışılagelmiş şehir manzaralarını değiştirirken, Karamustafa’nın resimlerine Yeşilçam’dan baygın bakışlı kadınlar ve erkekler, boncuklu süslemeler, pazen kumaşlardaki çiçek desenleri ve gecekondu odaları yansır; içli şarkı sözlerinden alıntı dizeler resimlerine ad verir. Sanatçının duvara asılı resimleri boyut kazanarak rakı bardağı ve plastik çiçek gibi objelerle bezenir; evlerin duvarlarını süsleyen, bağlamından koparılmış panter desenli, İsa’lı, Elvis Presley’li halılar yeni resimlerine dönüşür.
Karamustafa’nın göç, yerellik, kimlik, kültürel farklılık ve toplumsal cinsiyet gibi konuları tekrar tekrar farklı açılardan ve çeşitli mecralar üzerinden ele alması, 40 yılı aşkın sanatsal pratiğinin döngüsel özelliğine işaret eder. Vadedilmiş Bir Sergi‘nin yapısını, sanatçının pratiğindeki bu sarmal hareket oluşturur.