Kent Fotoğrafçılığında Bir Özne: Foto Sender

Orkun Dayıoğlu

December 22, 2022

20. yüzyıl Türkiye’sinde basılan süreli yayınlarda, kamu yapılarının ve çeşitli icraatların yer aldığı albümlerde, tanıtım broşürlerinde, birçok görsel malzeme barındıran kitaplarda ve kartpostallarda bulunan fotoğraflar kimi zaman yalnızca bir yapıyı, tarihî bir eseri veya bir icraatı belgelemek amacıyla çekilir ve ciltlenir. Kimi zaman da pitoresk turistik bölgeleri konu alan kartpostallar olarak üretilir ve satılır. 1900’lerin İstanbul’undaki fotoğraf stüdyolarının çoğu, Cumhuriyet’in ilk yıllarında kapansa veya el değiştirse de sonraki yıllarda yeni stüdyolar açılmaya başlar. Bu dönemde fotoğrafçılığa bağlı iş çeşitliliğinin artışı ile birlikte tanıdığımız bir fotoğraf stüdyosu ortaya çıkar: Foto Sender.



Özellikle 1930’lu yılların mimarlığa dair süreli yayınlarından, devlet tarafından sipariş edilen kamu tesisleri ile İstanbul’un tarihî yapılarını içeren cilt ve albümlere kadar ismini birçok üründe görebildiğimiz bir stüdyo olur Foto Sender. Ağırlıklı olarak mimari fotoğrafçılığa yönelen portfolyosu ile, 1930’lu ve 1940’lı yıllarda çıkarılmış Arkitekt sayılarındaki makalelere eşlik eden fotoğrafların altında da bu isim çokça görülebilir.




Foto Sender hakkında detaylı bilgi edinmek istediğimde ise karşıma ilk olarak baskı eserlerin arkasındaki damgalar çıkmıştı. Bu damgaların her birinden de farklı isimler ve bilgiler edinmek mümkündü: “Foto Sender, Artist-Ressam Veli Demir”; “Foto Veli Demir Sender”; “Foto-Sender”. Adresinin “Beyoğlu Meşrutiyet Caddesi 241” olarak görüldüğü bu damgalarda, kimi zaman “İsmail Demir Sender” ismiyle de karşılaştım.


Semavi Eyice, Foto Sender’in Meşrutiyet Caddesi üzerindeki dükkânının Şişhane Meydanı’nda olduğunu hatırlar ve işletme hakkında şu bilgileri verir:

“Foto Sender olarak bilinen bu fotoğrafhane, Cumhuriyet’in ilk yıllarında devlet siparişi olarak yeni yapılan tesislere dair pek çok fotoğraflar çektiği gibi bir taraftan da İstanbul’un eski eserlerinin büyük boy fotoğraflarını çektiriyor ve bunları daktilo ile yazılmış metinle birlikte ciltler hâlinde topluyordu. İstanbul’daki bütün Bizans ve Türk eserlerinin büyük bir kısmının böylece kalın ciltler hâlinde bir külliyatı meydana getirilmişti. Foto Sender bu albümleri oldukça yüksek bir fiyattan Avrupa’nın ve Amerika’nın büyük kütüphanelerine büyükçe bir ücret karşılığında sattı. Beyoğlu’nda bulunan mağazasında bu ciltlerin tam bir takımı vardı. Ben burada onları görmüştüm. Fakat Türk müesseselerinin hiçbirinde bunlar yoktur. Bu fotoğrafhane de kapandıktan sonra arşivi ne oldu bilmiyorum.”1

Mimarlık ve kent fotoğrafları üzerine yoğunlaşan Foto Sender’in kökenini incelediğimde ise, asıl soyadları Zinder olan Sender ailesinin 1918 yılında İstanbul’a göçen Rus bir aile olduğunu öğrendim.2

1917’de başlayan Rus İç Savaşı sırasında ve sonrasında binlerce mülteci, geçici veya kalıcı olarak Türkiye’de, Avrupa’nın farklı köşelerinde, hatta Amerika Birleşik Devletleri, Kanada ve Güney Amerika’ya kadar uzanan yerleşim yerlerinde kalır. Bir diğer anlamda, Rusya’yı sonsuza dek terk ederler. Pınar Üre’nin aktardığına göre, “Güvenilir istatistiki bilgi bulmak zor olsa da, bu dönemde işgal altındaki İstanbul’da on binlerce Rus mülteci vardı. Kesin sayıları belirlemenin zorluğunun nedeni kaynak eksikliği değil, mültecilerin sürekli giriş ve çıkışlarının bu sayıları sabit bir şekilde belirlemeyi zor hâle getirmesidir. Mültecilerin çoğu İstanbul’u bir geçiş noktası olarak kullandığından, sayılar önemli ölçüde dalgalanmıştır. Bazı ikincil kaynaklar 1920’deki mülteci sayısını 30.000 ila 40.000 arasında verirken, bir Beyaz Rus gazetesi 1921’de İstanbul’daki mülteci sayısını 90.000 olarak vermiştir.”3

7 Sağ alt köşede “Sender” yazılı soğuk damgası ile birlikte <a href="https://archives.saltresearch.org/handle/123456789/99483"target="_none">Beyazıt Meydanı’na dair baskı fotoğraf</a>
Sağ alt köşede “Sender” yazılı soğuk damgası ile birlikte Beyazıt Meydanı’na dair baskı fotoğraf

Çöken bir imparatorluktan Türkiye’ye kaçan Ruslar, büyük oranda İstanbul’da varlıklarını devam ettirirler ve kendilerini çöken başka bir imparatorluğun siyasi kargaşası içinde bulurlar. İçerisinde bulundukları dinamiklere ayak uydurma, sosyal ve ekonomik varlıklarını devam ettirebilme çabasıyla farklı alanlara yönelirler.4 Fotoğraf damgalarında görüldüğü üzere ressam kimliğini devam ettiren Veli Demir Sender’in asıl isminin Vladimir Zinder olduğunu, 1932’de onaylanan vatandaşlık başvurusu ile öğreniriz.5 Bu başvuruya Vladimir’in karısı Nata ve oğlu Valentin’in de dâhil olduğu görülebilir. Baskı fotoğraflarda gördüğümüz isimlerden İsmail Demir Sender ise, Vladimir Zinder’in oğlu Valentin Zinder’dir. Bunun gibi isim değişiklikleri ve vatandaşlık başvuruları, Rusya’dan İstanbul’a göçen çoğu sığınmacı için oldukça sık karşılaşılan bir süreçtir. Bu isim değişikliklerine örnek olarak, Cumhuriyet döneminin sanat ortamında, aldıkları eğitim ile öne çıkmayı başarabilen ve 1922 yılında İstanbul’da kurulan Rus Ressamlar Derneği’ne üye olan göçmenlerden Nicola Kalmakof’un ismi Naci Kalmıkoğlu, Rahman Safiev’in ismi ise İbrahim Safi olarak değişir. “Ressam” unvanını kullanmasından dolayı Veli Demir Sender’in Rus Ressamlar Derneği’ne üye olduğu tahmin edilebilirse de, kendisinin ressam yönü hakkında herhangi bir bilgiye ulaşamadım.

Foto Sender’in erken Cumhuriyet döneminde öne çıkan yapı ve tesislerin fotoğraflarını çektiğini biliyoruz. Özellikle 1930’lu yıllar boyunca Arkitekt‘in odağına giren kamu binaları, konut tasarımları, fuarlar, üretim tesisleri ve yapı komplekslerini konu alan fotoğrafların çoğu Foto Sender imzalıdır. Fakat 1923 yılı öncesine tarihlenen bazı fotoğraflara göz attığımızda, şehrin odak noktası olan kamu yapılarını belgeleyen çeşitli ciltler üzerinde “Photo Sender” imzasını veya fotoğrafların köşesinde “W” ve “S” harflerinden oluşan bir damganın olduğunu da görüyoruz.6

8 ”Photo Sender” isminin ve “WS” damgasının görüldüğü <a href="https://archives.saltresearch.org/handle/123456789/208238"target="_none">Süleymaniye Camii'nin fotoğrafları</a>
”Photo Sender” isminin ve “WS” damgasının görüldüğü Süleymaniye Camii’nin fotoğrafları

9 Sağ alt köşede “WS” damgasının bulunduğu <a href="https://archives.saltresearch.org/handle/123456789/123039"target="_none">Beyazıt Kulesi ve Seraskerat’a dair baskı fotoğraf</a>
Sağ alt köşede “WS” damgasının bulunduğu Beyazıt Kulesi ve Seraskerat’a dair baskı fotoğraf

Foto Sender’in İstanbul’daki tarihî eserlerin fotoğraflarını ciltler hâline getirip bir koleksiyon oluşturma ihtimali üzerinde durulduğunda, aynı cilt tasarımına sahip, kimi zaman ilk sayfalarında bahsedilen damgaları görebildiğimiz albümler akla geliyor. Bu damgaların bulunduğu bazı fotoğrafların ve/veya ciltlerin 1910’lu yıllara tarihlendiğini baskı veya üretim kalitesinden yola çıkarak tahmin edebiliyoruz. Bu da bizi iki farklı ihtimale götürüyor: Vladimir Zinder, ya İstanbul’a göç ettiği 1918 yılından itibaren ekonomik yeterliliğini sağlamak amacıyla fotoğraf çekmeye ve çektiği fotoğraflarla bahsettiğim albüm ve ciltleri oluşturmaya başladı ya da İstanbul’un tarihî eserlerini konu alan eski fotoğrafları telif haklarıyla birlikte satın alıp ciltler hâlinde satışa çıkardı. Söz konusu yıllarda eski fotoğrafların telif haklarının nasıl satın alındığı hakkında bir bilgiye sahip olmasam da, ikinci ihtimal Eyice’nin anılarıyla da benzerlik gösteriyor. Bazı fotoğrafların arkasında telif ve çoğaltma haklarının Veli Demir Sender’e ait olduğuna dair bilgiler de bu ihtimali kuvvetlendiren unsurlardan biri olarak karşımıza çıkıyor.

10 <a href="https://archives.saltresearch.org/handle/123456789/88352"target="_none">Sultan Ahmet Camii</a>’nin iç mekânı
Sultan Ahmet Camii’nin iç mekânı

Devlet Arşivleri Başkanlığı’nın Cumhuriyet Arşivi’nde Foto Sender ile ilgili bir karar, fotoğrafhanenin “al-sat” modeline dair diğer bir noktaya değiniyor. 23 Mart 1937 tarihli bu belge, Zeliç Matbaası’nda Epoque de l’ancien Empire Ottoman [Eski Osmanlı İmparatorluğu Çağı] ismiyle basılıp satılan, Foto Sender imzalı fotoğrafların, 1931 tarihli Matbuat Kanunu’nun 51. maddesine göre “yabancı bir ülkede basılmış olup, ülke içerisinde dağıtımı yapılan” belge niteliğinde olmasından dolayı toplattırılması ve satışının yasaklanması kararını içeriyor.7 Böylelikle Foto Sender’in yalnızca yurt içindeki fotoğrafçılar tarafından değil, yurt dışı menşeili fotoğrafçılar tarafından çekilmiş görselleri de satın alıp kendi fotoğrafhanesinde sattığına dair ipuçları edinmiş oluyoruz.


Foto Sender hakkında edinebildiğimiz son bilgi, 1944 yılına ait gazetelerde ve Arkitekt‘te çıkan, Veli Demir Sender’in vefat haberidir. Arkitekt‘in 149-150 numaralı sayısında “Senelerden beri dergimizin fotoğrafilerini çeken, ressam, sanatkâr Veli Demir Sender ölmüştür. Kederli ailesine taziyelerimizi sunarız.”8 cümleleri yer alırken, 27 Mayıs 1944 tarihli Cumhuriyet gazetesinde şu ifade görülür:

“Rana Sender’in kocası, İsmail Demir Sender’in babası, Ludmillâ Sender’in kayınpederi, Veli Sender’in büyük babası, ressam Veli Demir Sender vefat etmiştir. Cenazesi bugünkü Cumartesi günü saat 17.30’da ikindi namazı kılındıktan sonra Aynalıçeşme Camii’nden alınıp Feriköy Mezarlığı’na defnedilecektir.”9


Foto Sender, 1930’lu yılların mimari ve kent fotoğrafçılığında öne çıkan bir isim olmasının yanı sıra baskı fotoğraf ve ciltleri günümüze kadar ulaşmış, izleri devam eden bir fotoğraf stüdyosu. Sender ailesinin dönemin dinamiklerini yansıtan bir göç hikâyesine sahip olmasının yanında, yıllarca devam etmiş ve tanınmış bir işletmenin sahibi olan Veli Demir Sender’in “sanatkâr ve ressam” yönleriyle de tanındığını görmek mümkün. Bu anlamda Foto Sender gibi görsel üreticilerinin hikâyeleri, ürettikleri içerik ile birlikte, günümüzden yapılan okumalara bir bütün olarak katkı sağlıyor. Bu katkının öznelerinden yalnızca biri olan Sender ailesi ve Foto Sender işletmesi ise, ürettiği içerikler aracılığıyla kimliğini günümüze kadar ulaştıran bir aktör olarak arşiv koleksiyonları arasında yerini almış oluyor.

- - -


Orkun Dayıoğlu, lisans eğitimini İstanbul Medipol Üniversitesi Mimarlık Bölümü’nde tamamladı. 2021 yılından bu yana Salt Araştırma ve Programlar’da arşiv sorumlusu olarak çalışmaktadır. İstanbul Teknik Üniversitesi Mimarlık Tarihi Bölümü’nde yüksek lisans eğitimine devam etmekte ve 20. yüzyıl Türkiye mimarlığı üzerine araştırmalarını sürdürmektedir.
  • 1.
    Semavi Eyice, Semavi Eyice ile İstanbul'a Dair, İstanbul: İstanbul Büyükşehir Belediyesi Kültür A.Ş Yayınları, 2013, s. 144.
  • 2.
    Cumhuriyet döneminin ilk yıllarında Rus göçmenlerin ülke içerisindeki durumlarını ve vatandaşlık süreçlerini inceleyen Pınar Üre'nin makalesinde Sender ailesinden kısaca bahsedilmişti: bkz. "Remnants of empires: Russian refugees and citizenship regime in Turkey, 1923-1938", Middle Eastern Studies, 2019, ss. 1-15. Ailenin vatandaşlık başvurusu hakkındaki bilgilere ise Devlet Arşivleri Başkanlığı'nın Cumhuriyet Arşivi'nden ulaşılabilir.
  • 3.
    Üre, a.g.e., s. 1.
  • 4.
    Konu hakkında detaylı bilgi için bkz. Üre, a.g.e.
  • 5.
    "Rus Çarlığı tebaasından Ressam Veladimir Zinder ve diğer adı Velidemirile karısı ve oğlunun vatandaşlığa alınması." Devlet Arşivleri Başkanlığı, Cumhuriyet Arşivi, 30-18-1-2 / 26-15-20, 10 Mart 1932.
  • 6.
    Foto Sender'in Cumhuriyet dönemi boyunca çektiği fotoğraflardan veya çeşitli belgelerden edinilen bilgiye göre Veli Demir Sender'in asıl isminin "V" ile yazılan "Vladimir" olduğunu bilsek de, aynı isim için "W" harfinin kullanımı da—az da olsa—görülen bir farklılık. Dolayısıyla, "W" ve "S" harflerinden oluşan damgaların çeşitli fotoğraflar üzerinde görülmesi ve bu fotoğrafların bulunduğu ciltlerden bazılarında "Photo Sender" ifadesinin bulunması, damgada kullanılan harflerin "Vladimir" ve "Sender" isimlerini temsil ettiği tahmin edilebilir. Bazen de "WS" logosu ile 1930'lu yıllarda Foto Sender'in kullandığı "Sender" soğuk damgasının aynı fotoğraf üzerinde olması, bu ihtimali kuvvetlendirmektedir. (Bkz. İBB Atatürk Kitaplığı Sayısal Arşiv ve e-Kaynaklar, Krt_015922 numaralı kartpostal.)
  • 7.
    "İstanbul'da Foto W. Sender tarafından çekilen ve Zeliç Matbaası'nda basılan Epoque de L'ancient Empire Ottoman adlı fotoğrafların satışının yasaklanması" Devlet Arşivleri Başkanlığı, Cumhuriyet Arşivi, 73-23-8, 23 Mart 1937. 1931 tarihli "Matbuat Kanunu 51. Madde"ye göre alınan bu kararın gerekçesi şudur: "Yabancı bir memlekette çıkan bir gazete veya mecmuanın Türkiyeye sokulması ve dağıtılması İcra Vekilleri Heyeti kararı ile menolunabilir. Dağıtılan nüshalar karardan evvel, İcra Vekilleri Heyetinden müstacelen karar alınmak üzere Dahiliye Vekilinin emrile toplattırılabilir. Menolunmuş gazeteleri memnuiyeti bilerek Türkiyeye sokan ve dağıtanlardan 300 liraya kadar ağır para cezası alınır." Resmî Gazete, 8 Ağustos 1931.
  • 8.
    Arkitekt, Sayı: 149-150, 06 Mayıs 1944, s. 143.
  • 9.
    Cumhuriyet, 27 Mayıs 1944.
Share